8 Ağustos 2009 Cumartesi

Geleceğim Geçmişim Söbe!!!

Gün içersinde aklıma geliverdi bir hikaye....Bu Küçük Eric'in hikayesiydi....kahramanımız hayatının hayalleri evresindeyken farkettiği bir adaya ulaşmayı çok istiyordu....Çünkü orayı şu an var olduğu koşullara göre bir mükemmelliyetlik adası olarak algılıyordu...Nedendir bilinmez bu onda adeta bir tutku olmaya başlamıştı....Aslında bulunduğu yerden o adaya ulaşabilmesi imkanlar dahilindeydi....ama gel gör ki adaya gidecek olan tek gemiye bilet alacak kadar birikimi yoktu...yapması gereken tek şey vardı o da ; çalışmaktı...orada olmalıyım şevki ile bir çırpıda işe koyuldu...yavaş yavaş birikim sahibi olmaya başladı....bununla beraber bu o bilet için yeterli değildi...Hayır!!!...Eric kararlıydı bu mücadelesini sürdürecekti....artık aileden ayrılma vaktinin geldiğine inandı...en azından adaya daha da yakınlaşacak yerlere göçmeliydi...elindeki birikimde buna yetiyordu....herşeyi adeta kafasında önceden yazıyordu ; senaryosu kesinleşmiş bir flim gibi...adasına daha yakın olmak için 600 km bir mesafede bir yere yerleşti....evet o anlık mutluydu onun için inanılmaz bir süprizdi bu olay....düşünebiliyormusunuz nerdeyse 1500 km mesafeyi yarıdan fazla indirebilmişti...Eric için herşey yeniden başlıyordu...bu yeni yuvasında çalışıp tekrar birikimler elde ederek esas noktayı arzuluyordu...herşey çok iyidi onun için derken günler günleri kovaladı ve gerçeklerle eric karşılaşmış oldu....hemde yeni yuvasında uzun bir süre geçmeden....Esas adaya giden gemi bulunduğu noktadan geçmiyordu....adeta yıkıldı....Aman Allah'ım herşey eric için bitmişimiydi....artık tutkusunu ertelemelimiydi başka baharlara....bir an öyle oluverdi....ta ki bir gün bir mağazada esas adanın fotosunu tekrar görünceye kadar....o foto eric'i tekrar duygu yoğunluğuna ve kendisi sorgulamasına sebebiyet verdi....evet kararlıydı esas adasından 600 km uzakta bu yerde kalamazdı.
Düşüncesi her gün kafasında şekile bürünmeye başladıkça....yeni bir senaryo yazmaya başladı...aile dönmek bunlar arasında en cazibiydi....hem orda daha iyi bir işin garantisini alabilmişti....daha iyi bir iş daha iyi bir birikimdi onun için....bulunduğu yer her ne kadarda esas adaya yakın olsada....hiç tereddüt etmeden bu kararı verdi....çünkü orası esas ada değildi....artı geçen sürede çektiği acılar ona iyi bir birikim nasıl kazanılacağı yönünde deneyim katmıştı...bu da onun ayrılmasında ayrıca dürtüleyen etkendi....pılını pıhtını topladı....ve eve dönüşün yolunu tuttu....herşey çok hızlı gelişti ve yeni işinde işler iyi gidiyordu senaryoyu uyguluyordu açıkçası....tamam şimdi esas adaya giriş biletini alacak gibiydi...ama zaman ilerledi işin sonuna doğru tekrar işler istediği gibi gitmemeye başladı...bunlarlada kalmayıp birde üstüne borçlandı neyseki önceki birikintilerinden bunları kapayabildi ama çok şeyide kaçırdı.... artık tekrar başladığı noktadaydı... bir gün arayışlarını sürdürürken esas adasına 60 km yakınında bir yerde insan gücüne ihtiyaç olduğunu gördü...oraya başvurdu aslında çokta umutlu değildi...ama nasip kabul edilmişti...bunu sonucunda mücadeleden vazgeçmeme yönündeki inancı tekrar yerleşti...artık senaryosunda da tek düzelilikten çok seçenekliliğe geçmenin gerekliliğni kavradı...yeni yerleşimine bir gemide ulaştı....her şey yine çok hızlı başlamıştı onun için bu sefer gerçekten inanılmaz bir yoğunluğun içerinde buldu kendini....ama aklının köşesinin bir tarafında esas adayıda unutmuyordu....aslında bu yoğunluk ona olumlu getirilerde katmıştı....önündeki yaz aylarında esas adaya 3 km yakın bir şirketten deneme amaçlı kabul almıştı sadece yaz ayını kapsayan....yaz gelip geçti ve eric oraya geçti....inanılmaz!!!..... yıllar önce tutku haline geitrdiği adasına 3 km mesafeye kadar gelebilmişti....bir gün olan oldu esas adadan bir departmandan iş ilanını gördü evet oraya gidebilmek için parasıda vardı....derhal başvurdu....şirket kendisini sınava tabi tutacağını duyurdu....3 haftası vardı....eric bir şevkle işe tekrar koyuldu....ama inanılmaz bir şey oldu eric te o tutku haline gelen adaya bir an soğuk bakmaya başladı.....hopala hayatını nerdeyse buna endeksleyen bir adama ne oldu da soğuma oldu....
Evet, bir şeyler ters gidiyordu....derken tanınan 3 haftanın 2 si geçmişti....eric adeta bir kabustan uyanır gibi oldu ne yapıyorum ben!!!.....yapacak bir şey yoktu.... ya havluyu atıp hayatın mücadelesiz yönüne teslim olacaktı ve zamanın yuttuklarından olacaktı....yada geçmişi de geleceğide bir tarafa bırakıp var olan anı derğerlendirecekti.....Adeta geleceğim geçmişim söbe diyecekti....en makuluda buydu ve buna bir umuda tekrar tutunarak karar verdi... gerçekten yıpranmıştı bu süreçte....kendisi için çıkış noktası olarak bunu görüyordu....o gün den sonra ericten haber alamadım...ama dilerim esas adanın yollarını valizleri ile tutar....Bizde böyle değilmiyiz...artık geçmişide geleceğide söbelenmenin vakti değilmi şu anımıza odaklanmanın ve yaşamı bu anda kazanmanın vakti değil mi....bu geçmişi unut geleceği hesaplama demek değil...bu ikisinin çıkarımını saplantı haline getirme demek...bu geçmişin verdiği tecrübeyi hisset ama yeterliliği hissetme....geleceğin verdiği hayalleri ve umutları al....ama ondan daha önce şu anı kaybetme demek değil midir.....
Not: Bu hikayedeki şahıslar tamamen hayal ürünüdür

7 Ağustos 2009 Cuma

Hesap Vermeden Hesaplaşmak İçin

Merhaba;

Beni bilen bilir...yada bilmeyende bilebilir..."hopala nerden çıktı bu blog...şimdi bunada mı zaman ayıracaz zaten yeterince ıvır zıvırımız varken nette." bir arkadaşım bloglar konusunu uzun bir süre önce açmışken ona bu cümleleri sarf ettiğimi anımsıyorum...veya en azından düşüncelerimden geçirdiğimi... bu akşam gerçekten unuttuğum bu konu bir anda canlanı verdi aklımda birazda galiba birikintisel bir canlanış bu... bundan bir kaç zaman önce benim dünyamda etiketlenen bir şahsiyetin blogunu takip etmiştim...ordan aldıklarım gerçekten manidardı...Çoğumuz eminim bu şikayeti yaparız...hele birde analitik oldugumuz söyleniliyorsa:"offf çok sıktı bu muhabbet,ama neden anlatmak istediklerimi anlatacak vakit bekliyorum...evet konuşmalıyım..." diye uzadıkça uzayan düşünceler alemine geçiş...Evet, sanırım ben buna son verdim...artık bir şeye daha inanıyorum modern teknolojiyi,sadece bilgi için değil eleştiriyel ifade gücümüzü geliştirebilmek içinde kullanmalıyız...Açık konuşmayı severim ama onları şifrelemeyide...hem açık hem şifreli nasıl oluyor....bakalım bende zamanla görecem...hayatın manasınındaki hesabı anlamak ve onun her menzilinde adım attığını görebilmek için hesaplaşmak lazım...
Zaman denen kavram o kadar kıvrak ki, ondan hızlı olmazsanız o sizide yutup yoluna devam eder...bununla beraber; onunla yarışmakta nerdeyse ferarri gibi hızlı, Hz.Eyüp(a.s) gibi sabırlı,kendi kavramınızı zorlayacak kadarda inatçı olmalısınız...peki bunları yaptığınızda....herşey tamam mı olacak...tabikide değil...onun hesabınıda eksiksiz göstermek kalacak geriye...ister buna sınav,ister buna seçilim deyin...neslimizin çoğunu yutan bu kavramın merkezcil kuvvetinden kurtulmak için hesaplaşmak lazım...bu gece benim için tüm eleştiriyel düşüncenin yalnızlık kıyısından ; tüm şefaflığı ile okyanuslara açıldığım ve artık hesap vermeden hesaplaşmayı umduğum bir zaman...